Kur’an’da İlim-Amel İlişkisi ve Sahâbe Pratiğine Yansıması: Abdullah b. Ömer Örneği

Sahâbenin önde gelen isimlerinden Abdullah b. Ömer (ö. 73/693) ilmi, takvası ve sünnete bağlılığıyla temayüz etmiş mühim bir şahsiyettir. İlim yolculuğunda bir müddet ehl-i suffe ile birlikte Mescid-i Nebevî’nin ilmî ve manevî ikliminden istifade etmiş, bizzat Hz. Peygamber’in tedrisinden geçmiştir....

Full description

Saved in:
Bibliographic Details
Published inMevzu – Sosyal Bilimler Dergisi
Main Author GÜRMAN, Ceyda
Format Journal Article
LanguageTurkish
Published 23.09.2023
Online AccessGet full text

Cover

Loading…
More Information
Summary:Sahâbenin önde gelen isimlerinden Abdullah b. Ömer (ö. 73/693) ilmi, takvası ve sünnete bağlılığıyla temayüz etmiş mühim bir şahsiyettir. İlim yolculuğunda bir müddet ehl-i suffe ile birlikte Mescid-i Nebevî’nin ilmî ve manevî ikliminden istifade etmiş, bizzat Hz. Peygamber’in tedrisinden geçmiştir. Başta babası Hz. Ömer (ö. 23/644) olmak üzere İslâm’ın öncü nesli ashâbın büyükleri ile bir arada bulunma imkânı elde etmiştir. Yaşadığı dönemin fitne ve siyâsî karışıklıklarından uzak duran, idarecilerin kadılık ya da valilik gibi görev tekliflerini de geri çeviren Abdullah b. Ömer, tüm vaktini ilme ve bu ilmin gerektirdiği şekilde ibadete hasretmiştir. Onun Kur’an öğrenmeye yüklediği anlamı, Bakara sûresinin hüküm ve haberlerini öğrenmek için sekiz yıl çaba sarf ettiği rivayetiyle birlikte düşünmek gerekir. Böylece asıl amacının sadece kıraat ya da hıfz değil bilakis tefekkür ve tedebbür etmek ve aynı zamanda âyetlerdeki emir ve yasakları uygulamak olduğu anlaşılacaktır. Abdullah b. Ömer, Ebû Hüreyre’den (ö. 58/678) sonra en çok hadis rivayet eden muksirûn sahâbeden ve en çok fetva veren yedi fakihten biridir. Ülkemizde onun ilgili ilimlerdeki yeri hakkında muhtelif çalışmalar kaleme alınmış, tefsir ilmindeki yerine münhasır müstakil bir çalışma ise telif edilmemiştir. Bu makale, onun Hz. Peygamber’in sünnetini tefsirine yansıtıp yansıtmadığı, verdiği fetvalarda Kur’an’a nasıl başvurduğu ve içtihatta bulunduğu, tefsirde re’yi tercih edip etmediği gibi konulara eğilerek, kaynaklardaki tefsir rivayetlerini incelemektedir. Onun Kur’an anlayışını tespitte, özellikle âyetleri yorumlar-ken vurguladığı ilim-amel birlikteliğine odaklanılmış ve İslâm’ın öngördüğü şekilde örnek Müslüman modeli sunması açısından, bizzat hayatında nasıl icra ettiği değerlendirilmiştir. ‘Abd Allāh b. ‘Umar (d. 73/693) one of the important figures of the companions, was a prominent person distinguished, for his knowledge, taqwa, and adherence to the sunnah. On his journey of knowledge, he benefited from the scholarly and spiritual climate of Masjid al-Nabawī together with the ahl al-suffah for a while, and was personally educated by the Prophet himself. He had the opportunity to be together with the greats of the pioneering generation of the companions of Islam, especially his father ‘Umar (d. 23/644). ‘Abd Allāh b. ‘Umar, who kept away from the fitna and political conflicts of his time and did not accept the administrators’ offers of duties such as judge or governor, devoted all his time to knowledge and worship as required by this knowledge. The meaning he attached to learning the Qur’an should be considered in conjunction with the narration that he spent eight years learning the rulings and news of sūra al-Baqara. Thus, it will be understood that his main purpose was not only reading or recitation, but also considering, contemplating, and practicing the commands and prohibitions of the verses. ‘Abd Allāh b. ‘Umar was one of the most numerous hadith narrators (al-muksirūn) after Abū Hurayra (d. 58/678) and one of the seven jurisprudents who gave the most fatwas. Ibn 'Umar, about whom there are various studies in our country in terms of related sciences, has not written an independent study exclusively on his place in the science of tafsir. This article examines the tafsir narrations in the sources by focusing on issues such as whether he reflected the sunnah of the Prophet (pbuh) in his tafsīr, how he applied to the Qur’an in his fatwās and id̲j̲tihād and whether he preferred ra’y in tafsīr. In determining his un-derstanding of the Qur’an, this study focuses on the unity of knowledge and practice that he emphasized in his interpretation of the verses and evaluates how he practiced it in his own life in order to present an exemplary Muslim model as envisaged by Islam.
ISSN:2667-8772
2667-8772
DOI:10.56720/mevzu.1346721