Akāidü’n-Nesefî Ömer en-Nesefî’ye mi Burhâneddin en-Nesefî’ye mi Aittir?

İslâm itikat esaslarını özlü şekilde toplayan, kimi manzum kimi mensur surette kaleme alınan akaid eserleri, hiçbir Müslümanın uzak kalamayacağı telifler mevkiindedir. İnancın korunmasında vazgeçilmez konuma sahip olması, pek çok İslâm âlimini bu alanda eser vermeye sevketmiştir. Bu eserlerin hepsi...

Full description

Saved in:
Bibliographic Details
Published inUmde dini tetkikler dergisi (Online)
Main Author Bayram, İbrahim
Format Journal Article
LanguageEnglish
Published 25.09.2024
Online AccessGet full text

Cover

Loading…
More Information
Summary:İslâm itikat esaslarını özlü şekilde toplayan, kimi manzum kimi mensur surette kaleme alınan akaid eserleri, hiçbir Müslümanın uzak kalamayacağı telifler mevkiindedir. İnancın korunmasında vazgeçilmez konuma sahip olması, pek çok İslâm âlimini bu alanda eser vermeye sevketmiştir. Bu eserlerin hepsi aynı akıbeti paylaşmamış, bir kısmının müellifi meçhul yahut tartışmalı kalırken, bir bölümünün ise kimin eliyle satırlara döküldüğü ilk andan itibaren bilinir olmuştur. Yine keşfedilmeyi bekleyenler ve çok tanınmayanlar dışarıda bırakılırsa bu metinlerin bir bölümü çok hızlı bir şekilde üne kavuşurken, bir kısmı ise daha geç dönemlerde şöhrete erişmiştir. Nesefî akāidi diye tanınan risale de böyle nispeten geç şöhrete kavuşan metinlerden birini teşkil etmektedir. Teftâzânî’nin bu risale üzerine yazdığı şerh, metnin kaderini değiştirmiş, şârihin şöhreti, şerhin güzelliği ile birleşince, onu başka çalışmalar takip etmiş ve bu vesileyle temel akaid metni de bu tanınırlıktan payını almıştır. Teftâzânî, metnin sahibini açık şekilde Ömer en-Nesefî şeklinde kaydetmesine ve uzun süre bu isim kanıksanmasına rağmen şarihten yaklaşık üç asır sonra Rûdânî ve Zürkânî, metnin müellifi olarak Burhâneddin en-Nesefî adını ortaya atmış, sonraki süreçte Leknevî gibi kimi ilim ehli de bu düşünceye meyletmiştir. Bu çalışmada iki görüş taraftarlarının kimliği, iddiaları ve delilleri incelenerek, metnin aidiyeti hakkında genel bir hükme varılmıştır.
ISSN:2667-4939
2667-4939
DOI:10.54122/umde.1541061